Elimi uzatıyorum almak için,
Yüreğim sızlıyor buruk bir acı ve hüzünle,
Hatıralar canlanıyor hayalimde geçmişe ait, iyi ve kötü ne varsa.
Tabakayı babamda görmüştüm ilk defa.
Komşularımız Mehmet, Bayram, Ali Osman, Hasan amca ve diğerlerinde de vardı aynından.
Şimdi hiç biri yok.
Allah rahmet eylesin…
Eskiden çok yaygındı tabaka.
Sanki bir aksesuar gibi taşınırdı yeleklerin cebinde.
Yelek giyerdi eskiler.
Tabaka, çakmak ve sigara kâğıdı taşınırdı yeleklerin cebinde
Çocuklara verilmek üzere şeker, sakız vs.
Birde TCDD-Nacar cep saatleri…
Fazla sigara çeşidi bulunmazdı.
Hatırlayabildiklerim Yenice, Harman, Birinci…
Çoğu filtresiz.
Tabakanın yaygın olması beklide ondandır.
Veya tütünün daha ucuz olmasından…
Tütün saracak kağıtlar da vardı elbet deste deste.
Gazete kağıdı kullandıkları da olurdu zaman zaman.
Koyu tiryakiler daha kalın ve özenerek sarardı sigarasını,
Çoğu zaman sarılan sigaralar yanındakine ikram edilirdi.
Emek verilmiş, özenle sarılmış sigara ikramı muhatabın ne kadar önemsendiğini gösterir.
Tiryakilerin geleneğidir bu.
Yurtdışında çalışanlar yabancı sigara getirirlerdi, birde poşetli tütünler.
Arkadaşlarına, yakınlarına en güzel hediyeydi bunlar.
Bu sigaraları bulmak mümkün olmazdı o dönemler
Çünkü yabancı sigara satışı yasaktı Türkiye’de.
Hatırlıyorum, yabancı sigara satışları Merhum Turgut Özal döneminde serbest bırakılmıştı.
”24 Ocak Kararları” sonrasında uygulanan serbest ekonomik politikaların sonucu olarak.
Büyük bir özenle kâğıda konulan sigaralar yuvarlanarak sarılır, kâğıt dille ıslatılarak yapıştırılır ve sigara yakılacak hale gelir.
İçi pamukla dolu gazyağı veya mazot konulmuş çakmaklarla yakılırdı sigaralar.
Ve sigarayı yakıp içlerine çektikleri zaman adeta tüm dertler biterdi.
Bu öldürücü keyif saatlerce sürer giderdi…
Tabakanın içindeki tütünler sohbet konusu edilirdi çoğu zaman.
Veya sohbete başlamak için bir vesile.
Beklide sohbet için sigara bahane.
Kahve gibi.
Mehmet amcanın kızılbayırdaki bağında üzüm çubuklarının kuruduğu,
Bayram amcanın tarlasından istediği verimi alamadığı,
Ali Osman amcanın şehirdeki oğlunun hiç arayıp sormadığı,
Hasan amcanın yapı ustalığı sırasında yaşadığı olaylar…
* * *
Ve alıyorum tabakamı elime,
Eskilerin kullandığından biraz farklı.
Kapağında Türk bayrağı ve Atatürk’ün birlikte tasarlandığı bir kompozisyon var,
Çakmağıyla birlikte.
Çok değer verdiğim bir arkadaşımın hediyesi.
Daha açmadan kapağını hatıralar canlanıyor gözümde…
Acı acı gülümsüyorum, içimi acıtan, sızlatan bir tebessüm…
Hayale dalıyorum uzun uzun ve düşünüyorum
Avucumun içinde sanki yıllarımı tutuyorum
Geçen zamanı…
Tabakamın içinde eskilerinkinde olduğu gibi tütün yok.
Sigara kâğıdı da.
Çünkü tütün sarmayı bilmiyorum.
Veya işin kolayını bulmuşuz,
Hazır sigarayı tabakanın içine boşaltıyoruz.
Ne gerek varsa buna.
Madem içeceksek niye sigara paketinden içmiyoruz herkes gibi,
İlla tabakadan…
Biliyorum açtığım zaman ciğerlerimi parçalayacak, kalbimi dağlayacak.
Ama olsun.
Kapağını açıyorum tabakamın
Tütün kokusunu hissediyorum ciğerlerimde
Alıyorum elime bir tane yakmak için
Yanan sigaram değil sanki kalbim…
İçim parçalanıyor.
Zehiri zevk diye içmek bu herhalde…
Ve bitiyor…
Biten bir sigara.
Aslında bir ömür…
Ömürler…
Bıraktığı iz bir ömür içimizde kalacak.
Büyüyen bir yara açacak…
Taki biz onu terk edinceye kadar.
Çünkü o bizi asla terk etmeyecek.
Tabakamı kapatıyorum…
Uzunca kalacağı vitrindeki yerine bırakıyorum.
Hatıralarıyla birlikte.
Belki bir daha hiç açılmayacak…
Acılarımı dindirmek için…
Beklide yeniden açılacak.
Kalbimi dağlamak üzere.
Kim bilir…