Eskiden köyde herbiri kalabalık olmak üzere dört, beş sürü küçükbaş hayvan bulunurdu. Küçükbaş hayvancılık ve çiftçilik köyümüzün başlıca geçim kaynağı idi. İlkbahardan itibaren kuzu ve oğlaklar ayrı güdülürdü.
Küçükbaş hayvancılığın yaygın olduğu dönemlerde köyümüzün ormanları şimdiki gibi sık değildi. Çünkü davar ve oğlak-kuzu sürüsü ormanda otlarken yeni çıkmış ağaç fidelerini ve gelişmekte olan diğer ağaçların dallarını bir besin olarak tüketirdi. Bu durumda ormanlar biraz geç gelişir veya gelişemezdi.
Ancak, küçükbaş hayvancılığın tükenmesi ve ormanlarda bazı bölgelerin sistematik bir şekilde ağaclandırılarak koruma altına alınması yeni bir takım sorunlarıda beraberinde getirmiştir.
Korumaya alınan bölgeler ve diğer bölgelerdeki ağaçların hızlı gelişmesi bölgede daha önce bulunmayan bazı yabani hayvanların yaşama alanı oluşturmasına zemin hazırlamıştır. Ayı ve yaban domuzu bunların başında gelmektedir. Köyümüzün ormanlarında ayı görülmemiştir. Ancak, küçükbaş hayvancılığın bitirildiği yakın köylerin ormanlarında ayı görüldüğü bilinmektedir. Ama köyümüzün ormanlarında yaban domuzu sürüleri fazla miktarda mevcuttur.
Özellikle bahar ve yaz döneminde yaban domuzları yiyecek aramak için köylülerimizin bağ, bahçe ve tarlalarındaki mahsullerini talan etmektedir.
Köylülerimizin nice emekler vererek yetiştirdiği bağ, bahçe ve tarlasındaki ürünü yerinden söküp mahsullerine zarar veren bu haşerata karşı bir önlem alınması elzemdir.
Yetkili makamlar yaban hayatı koruma adına kurumsal anlamda etkili bir çözüm üretmemektedir. Başta Tarım ve Orman Bakanlığı olmak üzere Orman Genel Müdürlüğü veya Milli Parklar Av ve Yaban Hayatı Koruma Genel Müdürlüğü bu soruna ciddi çözüm üretebilecek durumdadır. Gerektiğinde başka kurumlardan da destek alınabilir.
Malum olduğu üzere son 20-30 yılda kırsal kesimden kentlere bir göç söz konusu. Düzensiz göç kentlerde bir takım altyapı, işsizlik ve ekonomik olmak üzere diğer sorunları da beraberinde getirmiştir. Devlet. bir takım projelerle kentlerden kırsala tersine bir göçü hedeflenmektedir.
Ancak, köylünün mahsulüne zarar veren bu yabani hayvanlara kurumsal anlamda bir önlem alınmadığı sürece tersine göç projeleri başarıya ulaşamayacaktır.
Köylülerimiz mahsullerine zarar veren yaban domuzlarını sürek avı yöntemiyle ortadan kaldırmaya çalışmaktadırlar.
Yasalar çerçevesinde av mevsimi belirlenmekte ve bu tarihler aralığında avcılar sürek avına çıkmaktadırlar. Hem kendi güvenliklerini korumak hem de tarla ürünlerine zarar gelmemesi için sürek avı belirli dönemlerde yapılmaktadır.
Avlanmanın belirli rotası ve kuralları mevcuttur.
Sürek Avında genelde avcı (nişancı) ve haylayıcı (gürültü çıkaran) olmak üzere iki grup olur. Avlanılacak bölge belirlendikten sonra avcı gruptakiler hayvanların muhtemel geçiş noktalarına pusuya yatar. Birinci grup pusuya yattıktan sonra ikinci grup (haylayıcı) yaban domuzlarının ortaya çıkmasını sağlamak amacıyla yüksek sesle gürültü çıkararak yabani hayvanları tamda olması gereken muhtemel geçiş noktalarına doğru hareket etmesini saglarlar.
Belirlenen noktalara daha önce pusuya yatan avcılar tarafından nihai vuruş işlemi yerine getirilir.
Ancak, yaban domuzları çok hızlı çoğaldıkları için bu yöntemin başarıya ulaşması biraz zor gözükmektedir.
Yetkililerin bu konuda bir an önce çözüm üretmesini temenni eder, köyümüzün sürek avcılarına ayağınıza taş değmesin diyerek teşekkürlerimi sunarım.
Selam ve dua ile…